PANDEMİ SONRASI YENİDÜNYA DÜZENİ

30 okunma Ocak 2021

Pandemi süreci ile birlikte, toplumsal hayat ve kültürel alışkanlıklarımızda pek çok değişimler yaşandı. Hatta bu değişimler “Yeni bir dünya düzeni mi başlıyor?” sorusunu da akıllara getirdi. Yaşanan gelişmeleri analiz eden bazı uzman ve filozoflar iyimser tablolar sunarken kimileri ise kötü senaryolardan bahseder oldu. Fransız filozof Edgar Morin, koronavirüsün toplumlarda giderek azalan dayanışmayı güçlendiren bir yaklaşıma neden olabileceğini söylerken Sapiens ve Homo Deus kitaplarının yazarı Noah Harari ise uzun vadede en büyük sorunun, gelecekte insanları gözetim altında tutacak bir süreci getireceğini vurguladı. Nitekim Hararinin kitaplarını okuyanlar bilir yeni dünya düzeni konusunda yıllar önce yazmaya başladığı ön görüler tüyler ürperten cinstendi, nitekim gerçek olmaya başladı.

Devam eden ve uzun bir süre boyunca etkisinden çıkamayacağımız öngörülen Covid-19 salgını, sadece bireysel ve toplumsal anlamda değil devlet yönetimleri ve ulusal bazda da birçok açıdan kalıcı hasarlar bırakmayı sürdürmektedir. İlk olarak insan canının ne kadar önemli olduğunu tüm dünyaya bir kez daha hatırlatan bu salgın, bireylerin bir yandan hastalıktan kaçınma telaşı sürerken diğer yandan sistemlerin işleyişini sorgulamasına neden olmuştur.

Covid-19 salgını ile bilinen şey, dünyanın artık bildiğimiz ve alıştığımız dünya olmadığı ya da olmayacağıdır. Dünya genelinde etkisi olan diğer global olaylar gibi, Covid-19 da bireylerin / tüketicilerin dünyayı görme şeklini, düşünme şeklini ve yaşamlarını sürdürme şekillerini değiştirmiştir. Kayıp yaşamların, dağılan ailelerin ve yaralı toplumların insanlık trajedisine bağlı olmaksızın, pandemi odaklı bir karantinanın neden olduğu ekonomik ve sosyal değişimler, bireylerin hatıralarında ve gelecek nesillerde uzun süre yaşayacak sosyal ve kültürel bir sekel oluşturmuştur. 

 Koronavirüs salgını sebebiyle ekonomik, sosyal ve kültürel alanlarda alınan önlemler, dünya genelinde yeni düzenlemeler getirilmesine yol açmıştır. Uzmanlar, bu değişimden sonra artık normale dönmenin, bildiğimiz anlamda “normal” olmayacağını, beraberinde birtakım yenilikler ve değişimler getireceğini bununla beraber alışkanlıklarımızın ve önceliklerimizin de değişirken iş hayatı ve meslek gruplarının da yeniden şekilleneceğini ön görüyorlar.

Göz ardı edilmemelidir ki salgının henüz kestiremediğimiz ekonomik boyutları küresel ölçekte insan hareketliliğine, siyasi, sosyal, ekonomik ve kültürel çalkalanma ve dönüşümlere sebep olacaktır. Bu sebepten pandemi sonrası mevcut sistemdeki revizyon taleplerini yönetecek olanlar, yeniden yapılanmada elini taşın altına koyabilecek vizyon ve kapasiteye sahip olan aktörler olmak zorundadır. Unutulmamalıdır ki; Covid-19 sürecinde kurum ve kuruluşların (buna aile kurumları da dahil) pandemi performansının beklentilerin çok altında kalması, bu kurum ve kuruluşlara yönelik bir takım varoluşsal sorgulamaları da beraberinde getirecektir.

Bu sorgulamalar; önceliklerin yeniden sıralanması ve yaşamın anlamlandırılması, ilişkilerin iyileştirilmesi, bireysel farkındalığın artması, yeni seçeneklerin fark edilmesi, psiko sosyal ve manevi değişimlerin deneyimlenmesini içermektedir. Bütün bu deneyimler sonucunda da insanlar yaşamın anlamını, yakın ilişkilerini, gelecekle ilgili beklentilerini ve önceliklerini yeniden gözden geçireceklerdir. Sonuç olarak ; koronavirüsle ilgili güncel tartışmalara bakıldığında en sık dile getirilen hususlardan birisi de “hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı” söylemidir.