Lütfen fazla mütevazi olmayın!...



30 okunma Mayıs 2021

Psikolojide Şöyle bir tanım vardır.İnsan üç  türlü bilir.
1.Bilir
2.Bilmez
3.Bilmediğini bilmez
Ne yazık ki etrafımızdaki insanların çoğu 3.cü sınıfa giriyor.
Bu ayki yazımın başlığı gerçekten mütevazi olanlar için geçerli. Kendini mütevazi sananlar için değil.
Ne demek istediğimi yazımın sonunda daha iyi anlayacak ve umarım bana hak vereceksinizdir.
Eğitim, Sanayi ve sağlık sektöründe geçirdiğim 20 yıllık tecrübenin etkisinden midir; yoksa hizmet kalite standartları ile ilgili aldığım neredeyse sayısız eğitimin ve okuduğum kitapların etkisinden midir bilinmez; gerek iş yaşamımda, gerekse sosyal yaşantımda sürekli gözlem yapan bir insan haline geldim.
 Peki, neleri gözlemliyorum, diye soracak olursanız. Çalışanlarımı ve beraber çalıştığım insanları, çözüm ortağı dediğimiz tedarikçi firma yetkililerini, hizmet satın aldığımız veya hizmet sattığımız şirket yetkili ve sahiplerini, gittiğim bir restaurant’taki şef garsondan tutunda işletme sahibine varıncaya kadar hemen herkesi, televizyondaki bir spikeri veya röportaj yaptığı konuğunu yani süreçten çok süreci yöneten veya süreç içerisinde yönetilen insanları gözlemliyorum.
Bu insanları, çalışma disiplini açısından, görev yetki ve sorumlulukları açısından,kullandığı üslup ve diksiyonun doğruluğu açısından ya da  aklınıza gelip de benim burada sıralamadığım her açıdan, gözlemliyorum.Elbette ben bir otorite değilim ama bazen gözlemlediğim kişilerin bulundukları makama nasıl geldiğini eleştirmiyor değilim.
Mutlaka hepimizin çevresinde vardır böyle kişiler. Hani zaman zaman  İçimizden düşünürüz ya, bu adam ya da kadın bu mevkilere nasıl geldi diye.Ya da bu kafayla  bu pozisyonda nasıl olabilir,durabilir  diye. 
 Mesela kendi iş ortamınızı bir gözden geçirin. Muhakkak çevrenizde bulunduğu makamı, mevkii hak etmeyen kişileri fark edeceksinizdir.
 Ama maalesef bu kişilerin kendi yetersizliklerinin farkında olmamaları onlara bir avantaj olarak geri dönmüştür aslında. Çünkü bu kişiler gerçekten iyi olduklarına inanmış ve her ne hikmetse üstlerini de inandırmışlardır. Bu yüzden de öne çıkmaktan, yaptıklarıyla gurur duymaktan ve her şeyi mübah kılmaktan sakınmazlar.Hatta bulundukları konumu bir hak olarak görürler. 

İşte böyle aramızda dolaşan bizimle birlikte yaşayan hatta çalışan niteliksiz olup da dünyanın en nitelikli insanı gibi davranan kişiler beni hep irite etmiştir.Hatta onları sosyal endikasyon olarak kabul etmiştim.Meğer psikolojide yeri olan ciddi bir sendrom olarak nitelendiriliyormuş.Tam da bu noktada Dunning-Kruger Sendromundan bahsetmek istiyorum sizlere.

 Cornell Üniversitesinin iki psikologu Justin Kruger ve David Dunning adlı iki ABD ' li  de benim hissettiğim gibi, bu hissi çok yaşamış olacak ki,bu iki uzman,bu durumu tanımlayan bir teori ortaya atmışlar.
 
Teori şöyle,"Cehalet, gerçek bilginin aksine, bireyin kendine olan güvenini artırır." 
Bizde de bu etkiyi anlatan çok güzel deyim ve atasözleri mevcut. Mesela "cahil cüretkar olur kendini alim sanır" demiş atalarımız ya da "boş başak dik durur dolu başak eğik durur" demişler.
 
Peki hepimizin çevresinde bolca bulunan bu arkadaşları nasıl tanıyabiliriz derseniz? İşte size birkaç ipucu;
1. Her şeyi en iyi kendilerinin bildiklerini iddia ederler.
"Biz biliriz", "en iyi biz biliriz"," tabii ki biz biliriz", vb. sözleri bu kişilerden sıkça duyarsınız.
2. Bilgiyi, eğitimi aşağılama eğilimindedirler.
3. Bu kişiler çok gürültü patırtı çıkarır, bu gürültü içerisinde çok iş yaptığı havası estirmeye bayılırlar.
4. Her şeyi kendisi halletmek ister.
5. Her şeye hazırlıklıymış gibi davranmaya bayılırlar.
6. Üstlerine karşı saygıda asla kusur etmezler ama altındakileri kullanma konusunda üstlerine yoktur.
7. Bugün ak dediğine yarın kara der, ama demediğini iddia eder.
8. Başarısız olması halinde, başarısızlığını hiç yaşanmamış hale getirmeye çalışır.
9. Kendi doğrularının, düşünce ve eylemlerinin doğruluğuna kati olarak inanırlar.
10. Herkesin gördüğü, şahit olduğu bir şeyi inkar edebilir, mesele sizi buna inandırabilmektir.
Bitmedi...
 
Cornell Üniversitesi ' ndeki öğrenciler arasında bir test yapılmış ve klasik "Nasıl geçti?" sorusuna öğrencilerden yanıtlar istenmiş...
 
Soruların yüzde 10 ' una bile yanıt veremeyenlerin "kendilerine güvenleri" müthişmiş. Onların "testin yüzde 60 ' ına doğru yanıt verdiklerini" düşündükleri; hatta "iyi günlerinde olmaları halinde yüzde 70 başarıya bile ulaşabileceklerine inandıkları" ortaya çıkmış.
 
Soruların yüzde 90 ' ından fazlasını doğru yanıtlayanlar ise "en alçakgönüllü" deneklermiş;ve soruların yüzde 70 ' ine doğru yanıt verdiklerini düşünüyorlarmış.
 
Tüm bu sonuçlar bir araya getirilmiş ve Dunning-Kruger Sendromu ' nun
 metni yazılmış:
 
"İşinde çok iyi olduğuna" yürekten inanan ' yetersiz ' kişi, kendini ve yaptıklarını övmekten, her işte öne çıkmaktan ve aslında yapamayacağı işlere talip olmaktan,etrafındaki yönetmekten ve yönlendirmekten hiçbir rahatsızlık duymaz! Aksine her şeyin hakkı olduğunu düşünür!
   
Ve maalesefki, 'bu  kifayetsiz muhterisler ' her zaman ve her yerde daha hızlı yükselirler.. .
 
Bu arada,diğer uçta da nitelikli ama kendini ortaya koymayan, kendi başarılarıyla övünmeyen insanlar da vardır. Bu insanlar nitelikli ve daha da önemlisi iyi niyetli oldukları halde geri planda kalırlar, yüksek görevlere kendi kendilerine talip olmaz,başarıya ortak olmayı şirkete ortak olmaktan daha önemli sayarlar.Gerçekten bilgili ve yetenekli bu insanlar çalışma hayatında ' fazla alçakgönüllü ' davranarak öne çıkmaz, yüksek görevlere kendiliklerinden talip olmaz, kıymetlerinin bilinmesini beklerler... Tabii beklerken kırılır, kendilerini daha da geriye çekerler 
Yazımın başlığında da Lütfen fazla mütevazi olmayın!...dememin sebebi de işte tam da budur.
  
Zaten, Dünyanın sorunu, Akıllıların hep kuşku içindeyken aptalların küstahça kendilerinden emin olmaları değil midir?