MORAL KAYNAĞI M VİTAMİNİ 

30 okunma Ocak 2021

Akıl hastanesinde deliler oturmuş kendi arasında rakam söyleyip kahkahayla gülüyorlarmış. Doktor, kahkaha sesleri üzerine odaya gelmiş ve neye güldüklerini sormuş.

Delinin biri; “Doktor bey, bey bir rakam söylüyoruz ona göre gülüyoruz. Hemen 5” demiş ve kahkahalar patlamış. Arkasından diğer deliler de rakam söyleyip gülmüşler. Deli” “Doktor bey biz fıkraları ezberledik ve onlara bir rakam verdik. Rakamı söyleyince fıkra aklımıza gelip gülüyoruz” demiş. Doktor bir rakam da ben söyleyim” ve 8 demiş. Kimseden çıt yok. Bu sefer 3 demiş, yine gülme yok. Arkadaşlar siz neye gülüyorsunuz da ben söyleyince gülmediniz” demiş. Deli “Doktor Bey, anlatmadan anlatmaya fark var” demiş.

Evet, deli de olsa mizahın bir parçası olarak hayata renk veriyorlar. Mizah; gerek hayatta gerekse sanat ve edebiyatta kullanımı itibarıyla yaşanan gerçekliğe farklı bir bakış açısıyla bakabilen, sorgularken gülümseten, gülümsetirken düşündüren, düşündürürken farklı noktalara dikkatleri çekebilen bir anlatım tarzıdır. “Mizah, keskin bir zekânın, sıra dışı, aykırı, ani ve beklenmedik, kimi zaman eğlendirici, kimi zaman zaman sorgulayıcı biçimde, kimi zaman da acımasızca yapılarak kazandığı sessiz zaferdir.  

“Tarih boyunca gülme ve ciddi olma durumu soylularla halk arasında keskin bir sınır çizgisi gibi durmuş, ciddiyet soylular, devlet ve devletin kurumları; komedi ve komik ise halkla ilişkilendirilmiştir. Metaforik bir şekilde ifade edecek olursak krallar, generaller, papazlar, diktatörler, şehir merkezleri, büyük meydanlar, ego sahibi müdürler ve ana caddeler gülmez. Onlar ağırbaşlı, asık suratlı, soğuk ve düşünceli görünür. Peki, ama kim güler? Arka mahalleler, ara sokaklar, pazar yerleri, ev hanımları, pazarcılar ve çocuklar güler. Hem de kahkahalarla.” 

En zor ve sıkıntılı anlarda mizahla korkuyu yenmek, olayın yönünü değiştirmek mümkündür. Yaşadığımız görüntüler ve korkular sorunlarımızın sonucu değil, bakış açımızın sonucudur. Zira bakış değişirse akış da değişir. Bizi üzen şey olaylar değil bu olaylara verdiğimiz anlam ve bu olayları nasıl değerlendirdiğimizdir. Mizah duygusu yerinde kullanıldığında üzüntüleri ve belaları küçültür, şekil değiştirir. Mizah duygusu veya  M vitamini Psikolojimizi besleyen özelliklerdir. Bu özellikleri de şöyle sıralayabiliriz. 

1) Mizah olaylara bakış açımızı değiştirir 2) Olaylara verdiğimiz anlamı sorgulamamızı sağlar 3) Mizah zaafları, kırgınlıkları kabul edip fark ettiğimizi gösterir

4) Bize Özgür olduğumuzu gösterir 5) Özgüvenimizin olduğuna işarettir 6) Mizah duygusu olan insan empatik iletişimde de başarılıdır. Başka insanın acısını, kederlerini, mutsuzluğunu anladığını göstermiş olur

7) Üzüntülü durumda gülünecek bir şey bulmak zekice davranıştır.

8) Korkular, takıntılar, üzüntüler içerisindeki insan kendisiyle dalga geçmeyi başarırsa kendini aşmış demektir 9) Karşı tarafı küçümsemeyen bir mizah dostluk bağlarını güçlendirir.

10) Güler yüz, nükteli sözler sevdiklerinize verilen çok değerli hediyelerdir 11) Ölçülü şaka, uzaklıkları yakınlaştırır

12) Sevgi dolu bakış, bedensel mesaj her şeyin içini dışına çıkarır 13) Gülmeyi başaran insan stresini kontrol almayı başarmada önde demektir. 

Mizahın iyileştirme etkisi asırlardır söylenir. Dr james wals " Kahkaha ve Sağlık" isimli kitabında gülüşün hayat salgılarını canlandırdığı ve hastalıklara karşı vücut direncini artırdığını söylemektedir. 10 dakikalık içten bir gülüşün ağrı kesici etkisi yaptığı, iki saat ağrısız ve acısız uyku sağladığı ileri sürülmektedir. 

Gülebilmek, özellik de mütebessim olabilmek pozitif bir duygudur. Pozitif duyguların iyileştirici etkisi bulunduğu ve insanda ümit duygusunu güçlendirdiği bilinmektedir. Depresyondaki bir hasta çoğu zaman gülmeyi unuttuğunu söyler. Böyle insanı içten güldüremezsiniz. Bu, o kişinin elinde değildir. Beyinde gülmeyi yöneten mimik ve jestleri düzenleyen başta amigdal olmak üzere duygusal hücre gruplarının işlevi bozulmuştur. Melankolik yüzü de güldüremezsiniz. Fakat sevgi dolu, mütebessim ve şefkatli bir hekim ilaçlardan daha çok, o hastaya güven verecektir. Depresyondaki insanın yakınları takma kafana, iradeni kullan gibi tavsiyeler yerine güler yüzlü tatlı dilli ve sevgi dolu bakışlarla yaklaşırlarsa o insanın iç dünyası ısınıp aydınlanmış olacaktır. 

Doktora hastası geliyor, doktor ona ilaç verdikten sonra ilerde bir soytarı var, ona git tedavine iyi gelir diyor. Hastanın cevabı ise “o soytarı benim doktor bey diyor”. Bu depresyon olgusu şunu gösteriyor: Gülme sanatçıları da depresyona girebilirler, fakat depresyondan daha çabuk çıkacakları kesindir. 

Herkesin çok farklı espri anlayışı vardır. Bunun için herkesle mizah, riskli bir iştir. Bazı şakalar dostlukları yıkabilir, etik olmayan esprilerin bazı gruplarda tepki çekmesi doğaldır. Birini incitmek istediğinizde yapılan espriler hedef alan kişiyi yargılar. Espri yapan kişinin egosunu tatmin eder. Böyle sevgisiz espriler olumsuz duygulara sebep olur. Tesirli bir ilaç almadan önce nasıl kullanılacağı, etkisi riskleri, faydaları bilinmelidir. Bu ilaca herkesin az çok ihtiyacı vardır. Mizah da etkili bir ilaçtır ama düşünerek yapılmalıdır.  

İnsanları aşağılamayan, kızdırmayan, etnik ayrımcılık yapmayan, fıkraları anlatmak beceri ister. Mizahın ana kaynağı olarak bilinen fıkralar toplumun kültürünü yansıtır. Fıkra anlatmadan önce dinleyicileri tanımak gerekir. Uygun zamanlama yetenek ve bol pratik gerektirir. Herkes fıkra anlatmayı beceremez fakat öğretici fıkraların verdiği mesajlar çok değerlidir. Fıkra anlatmanın riskini azaltmak için çok sayıda kişiye anlatmak gerekir.

Genellikle derslerde dersle alakalı bir olay ya da fıkra anlatıldığında öğrenciler daha iyi anladıklarını belirtiyorlar.  

Biyokimyacı Dr w. Frey, üzüntü gözyaşlarıyla ile mutluluk gözyaşlarının birbirleriyle ilişkilerini tespit etti. “Gözyaşlarının Sırrı” isimli kitabında ilginç örneklerle gözyaşını anlattı. Soğan soyarken oluşan gözyaşıyla duygusal gözyaşlarının protein yapılarının farklı olduğunu  açıkladı.  Ruhsal gözyaşları yüksek protein içeriyor. Stres sonucu oluşan zararlı maddeler gözyaşı ile dışarı atılıyor ve gözyaşları bastırıldığında veya ağlamaya karşı negatif bir tutum varsa asıl sorun burada başlıyor. Böyle kişilerde mide-bağırsak hastalıkları daha yüksek oranda ortaya çıkmaktadır. Avustralya da bir adada günde 3 defa toplanıp ağlama töreni yapan erkeklerde mide hastalıklarına rastlamadığı tespit edilmiş. 

İnsanlar, hayatta her zaman beklediklerini elde edemezler. Düşüncelerinin tamamen tersi olabilir. Bu ironik bir durumdur. İnanılmaz terslikler insana gülermisin, ağlarmısın? Dedirtir. İnsan yaşlandıkça ironik durumlardan daha çok mizah çıkarabilir.

Mizaha bir de dini açıdan bakınca şu sonuç ortaya çıkıyor: Kur’an’ın tefekkürü emredip alayı ve hicvi yasakladığı, İslâm ahlâkının ağır başlılık ve vakarı temel ilkeler kabul ettiği bilinmektedir. Bununla birlikte Hz. Peygamber’in şaka yapmayı tasvip ettiğini, kendisinin de şaka yaptığını gösteren rivayetler vardır. Ayrıca Hz. Ali’nin, “Kalpler de bedenler gibi yorulur, onları hikmetli sözlerle dinlendirin, şaka yapan yaşlanmaz” dediği bilinmektedir. Bazı âlimlerle şair ve ediplerin şaka ve mizahın yararlarını öven görüşleri de mevcuttur.

Nitekim Resûl-i Ekrem ile ashap ve tâbiînin günlük hayatlarında şaka ve mizahın yer aldığı, insanlar arasında nezih şaka ve mizahın sünnet konumunda olduğu Süfyân es-Sevrî gibi âlimler tarafından dile getirilmiştir. Şakalarında doğruluğu ve zarafeti ilke edinen Hz. Peygamber’in mizah üslûplarından biri “Tahsîlü’l-hâsıl” adı verilen, herkesçe bilinen gerçeklerin kinaye yoluyla ilginç bir biçimde ifade edilmesi şeklindedir. Resûlullah’ın mizahlarının birçoğu kinaye veya tevriye sanatına dayanır. Bir yolculukta birkaç kişinin, eşyalarını taşıması için üzerine yüklediği Sefîne adlı bir hizmetçiye, “İşte şimdi gerçekten sefine (gemi) oldun” demesi buna örnek teşkil eder. 

İslâm’ın ilk asrından itibaren mizah üreticilerinin anekdotlarına dair eserler yazıldığı gibi zekiler, ahmaklar, deliler, yalancı peygamberler, cimriler, asalaklar gibi toplumun değişik katmanları ile meslek gruplarına mensup mizah üreticilerinin hikâyelerini toplayan birçok eser de kaleme alınmıştır. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) «Ben mizah yaparım, ancak dâimâ doğruyu söylerim!» buyuruyor. Şakalaşmak, latîfe yapmak sünnettir, fakat gönül kırmadan, bilâkis gönül alarak yapıldığında güzel olur. 

Kaynak: Prof. Dr. Nevzat Tarhan