Öğrenci denetimi için gittiğim Avukat Sultan hanımla sohbet ederken “sizi en çok üzen ve sık olan davalar nedir ?” diye sordum. Boşanma davlarının çok olduğunu buna sebep ise kıskanma ve aldatma olduğunu belirtince bu ayki konumuz kıskançlık üzerine olsun diye latife yaptık.
Kıskançlık; çoğunlukla aşk ve sevgi söz konusu olduğunda ortaya çıkan bir duygudur. Dar anlamda kıskançlık kişinin, sevdiği şahıs bir başkasını tercih ettiği zaman gösterdiği telâş ve endişedir. Bilgi, sanat, nüfuz, güç, mal, mevki gibi toplumun değer verdiği şeylerin elden gitmesi korkusu ve bunları koruyup kollama isteği de genel olarak kıskançlık kavramıyla ifade edilir. Ancak, İnsan tabiatında var olan diğer fıtrî eğilim ve duygular gibi kıskançlık da kendiliğinden iyi ya da kötü değildir. Ancak ortaya konuş biçimine, niyete ve kişinin ahlâkî olgunlaşmasına olan katkısına göre bir değer kazanır.
Evet, bütün ilişkiler güzel duygularla başlıyor. Hissedilenler o kadar büyüleyici, o kadar yoğun oluyor ki, sanki bulutlar sarıyor çiftlerin etrafını. Ancak zaman ilerledikçe gerçekler ortaya çıkmaya başlıyor. Önce, hafif yaşanan anlaşmazlıklara, kişilik karmaşalarına, bir gün geçecek umuduyla göz yumuluyor. Ancak beklenilenler olmuyor ve bir süre sonra o âşık olduğumuz insanın ya da başka bir deyişle yere göğe sığdıramadığımız ilişkinin maskesi düşüyor.
Araştırmalara göre, en çok eşler aşırı kıskançlıklarından dolayı birbirini şikâyet ediliyor. Bazen bu kıskançlık krizleri öyle bir boyuta varıyor ki, ilişkinin de, kişilerin de huzurunu ve düzenini bozabiliyor. Böyle durumlarda sakin olmaya çalışın. Eşinize inat olsun diye, onu daha fazla kıskandırma yoluna gitmeyin. Ona verdiğiniz değeri gösterin ve hissettirin. Ayrıca size güvenmesi gerektiğini vurgulayın. Tabii sürekli sorgulama tarzında gelen sorularını da cevaplamayacağınızı belirtin. Eğer bütün bu yaklaşımlarınız çözüm getirmiyorsa ve eşinizin güvensizliği devam ediyorsa, beraber bir uzmana gitmeyi önerin.
Kıskançlıkla birlikte çoğu zaman öfke, değersizlik, mutsuzluk, yalnızlık ve çaresizlik gibi duygular da yaşanır. Bu duygulara değersizlik ve özgüvensizlik ile ilgili düşünceler eşlik eder.” “Kıskançlık hem sahip olduğunu yitirebileceği, hem de başkalarının sahip olduğuna kendisinin de sahip olması gerektiği düşünüldüğünde hissedilebilen bir duygudur.” Bir kimse bir üstünlük gösterdiğinde veya sevilen birisinin, başkası ile ilgilendiği kanısına varıldığında takınılan olumsuz tutum, hasetçiliktir.
Kıskançlık sadece karı koca ilişkisinde değil hayatın tüm evrelerinde vardır. Çoğu zaman bir yarışma hastalığıdır. "Sende var, bende niye yok?" olarak düşünen zihniyetin kapıldığı illettir esas mevzu. Kopya hayatlardır. Görüp isteme, başkasının hayatına sarkma, kendi zevkini ve kendi hayatını değil başkalarının hayatını ve zevklerini kopyalamaktır. Kıskanarak delice istemek hem maddi hem de manevi açlıktan ileri gelir. Madde açlığı para, makam, şan, şöhret, eşya, mülk yarışı şeklindeyken; manevi sarkıntılık ise huzur, sevgi, mutluluğu kıskanmak gibi olabilir. Bu hastalığa kendini kaptıran bir sürü insan içten içe bir kurt gibi, gerek kendini gerekse yakın çevresini kemirir durur. Sürekli istekleri ile ilgili boş boş konuşur. Akıl mevcut olmadığı için görür ve ister, maymun iştahlıdır ve inanılmaz açtır. “Kendisini yetersiz ve değersiz gören ya da değerlilik duyguları dış etkilerden çok kolay etkilenen kişilerin çoğunlukla kıskanç oldukları görülmektedir.”
“Kıskançlık yaşayan kişiler özgüvenlerini ve özsaygılarını korumakta zorlanırlar. Kıskançlık yaşayan kişiler yaşandığını düşündükleri rekabette yarışı kaybedeceklerini düşünerek kendilerini değersiz, önemsenmeyen, sayılmayan ve sevilmeyen bir insan gibi hissederler.” Descartes: "Kıskançlık, sahip olduklarını koruma isteğinden kaynaklanan bir tür korkudur." diyor. Kimilerine göre ise “özgüven eksikliği duyan eksik insanların gösterdiği davranışlardır ve aşağılık kompleksinden ibarettir”.
“Kıskançlık kişinin kendisine ve çevresine zarar verme aşamasına geldiğinde bir problem haline dönüşmektedir.” diyor psikolog Müge Emeksiz. “Psikiyatr Dr. Kemal Sayar'a göre kıskançlık, daha çok özgüven eksikliğinden kaynaklanan bir duygu durumudur. İnsanlar, özgüvenlerinde düşme olduğu zaman, kendisini yetersiz hissetmeye başlar ve bunun sonucunda elinde olanı kaybetme korkusuna düşer.”
Kendinden emin olmayan, kendi olumlu ve olumsuz yanlarını göremeyen veya görmek istemeyen, kendine sorduğu yüzleşme sorularını cevaplayamayan, olgunluğa ulaşmamış kişi, herkesi kıskanmakla ve herkesle delicesine yarışmakla hayatını heba eder. “Kıskançlık, incinmiş ruhların sadizmidir.” Sonun başlangıcıdır.
“Kıskançlık sadece eylemde değil, konuşmalarda bile hissedilen, farkına varılabilen bir duygudur. İnsanın sahip olduğu şeylere karşı, az veya çok zaafının olduğu bir gerçektir. Akıllı insanın yapacağı şey, ilk hamlede kendisini tarumar eden bu duygudan kendini kurtararak, aklın ışığında insanca yaşamaktır.”
Kıskançlığın Kızılderili kabilelerinin dilinde karşılığı olmadığı söylenegelir. Mesele bir açıdan da tatmin meselesidir. Doymak bilmez açlık ve tamahkârlık kıskançlığı da beraberinde getirir. Eşi annesinden kıskanmak, arkadaşın arkadaşı kıskanması, aldığını, hayat stilini kıskanmak kendine hâkim olamayan insan görünümlü insanımsının yaşam biçimidir. Onlar enseye yapışan kenedirler ve çevrelerinin, ailelerinin ve yakınlarının mutluluklarını emerek beslenirler. Öyle ki oğlunu gelininden kıskanan bazı annelerin sırf ayrılsın da yanımda kalsın diye muska yaptırdıkları bile bilinmektedir.
Kıskançlık çok güçlü ve yıkıcı bir duygudur, ilk cinayetin sebebi olarak da gösterilir. Konfüçyüs tarafından bir yenilgi olarak tasvir edilen duygudur. Kıskançlığın bir adım ötesi hasettir ki bu, kıskanılanın sahip olduğunu yitirmesini istemek ve hatta bunun için harekete bile geçmektir. Haris, zekâ özürlü, yakıp yıkıcının hedefi mutluluğu yıkmaktır
Bir görüşe göre: “Ebeveyn tarafından çocukluğunda yeterince ilgi ve sevgi görmeyen, aşağılanan, insan yerine konmayan, fikri sorulmayan çocuk, kendine güvensiz bir kişilik yapısına sahip olmaktadır. Kıskançlığın en büyük nedenlerinden biri bu aşağılık duygusudur.”
Hadis de “Kendinizi kıskançlıktan uzak tutunuz; çünkü ateşin odunu yakıp kül ettiği gibi, iyi davranışları yer bitirir.” Der, Hz. Muhammed (sav)
Hayatı etkileyen önemli duygulardan biri olan kıskançlık, dozu ayarlanmadığında ilişkilerin katili olabilir. “Sana güveniyorum ama çevrendekilere güvenmiyorum” söylemi, aslında “Ben sana da güvenmiyorum” anlamına geliyor.
Üsküdar Üniversitesi NP İSTANBUL Beyin Hastanesi Psikiyatri Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Mahir Yeşildal ise şu bilgileri paylaşmış: “Elinde olanı kaybetmeme kıskançlığı, kendine güvensizliğini gösteriyor. Kıskançlığın en patolojik hali Othello Sendromudur. Othello Sendromu‘nda ortada hiçbir şey yokken, hiç bir somut veri yokken, kişinin telefonuna o an cevap verememesi, gittiği yerden daha önce söylediği saatten 3 dakika daha geç dönmesi, kıyafetinde bir saç teli bulunması, kişiyi bir şüpheye değil bir kanaate sevk eder. Othello Sendromu’nda kadının üzerinde kısa bir saç teli varsa adam için kadın onu kesin aldatmış demektir. Othello Sendromu’nda adam için eşinin bir erkeğin fotoğrafını beğenmiş olması kesin bir delildir. O yüzden sosyal medyada özellikle evli bayanların özel resimleri paylaşması doğru değildir”.
Dikkat edilmezse cinayetlerin altındaki neden Othello Sendromu olabilir. “Othello Sendromu” çok dikkat çeken bir rahatsızlık değil. Kişinin işlevselliği sadece eşi ya da sevgilisiyle ilgili o kısıtlı alanla kalmıştır, o kısıtlı alanda bozulmuştur. Bu kişiler doktor, avukat ya da ev hanımı olabilir. Ama ikili ilişkilerde her gün kavga, her gün gürültü, sevdiği kişiye hayatı zehir etme durumu vardır.
Bazen gazetelerin üçüncü sayfalarına yansıyan ‘cinnet getirdi’ haberlerinin bir kısmında patolojik kıskançlık vakaları vardır. Kadın cinayetlerinin bir kısmının altında Othello Sendromu vardır. Adama göre kadın boşanmak istediyse bunun gerekçesi şiddet ya da geçimsizlik değil mutlaka aldatmadır. Bu vakaların mutlak suretle psikolojik tedavi görmesi gerekir.
Yoğun kıskançlık duygusu yaşayan kişilerin eşini ya da sevgilisini sosyal medyadan takip etmesinin kişiyi depresyona sürüklediğini kaydeden Psikiyatri Uzmanı Mahir Yeşildal;
“Kendini hüzünlü, çaresiz, değersiz, mutsuz hissediyor. Karşı tarafı sıkarak kontrolü ele alarak, gittiği her yeri bilmeye çalışarak, arkadaşlarını belirlemeye çalışarak hayatı zindan ediyor. Böyle bir sevgi maalesef olamaz. Bu tip kıskançlık durumlarında da en azından bir terapi desteği almak gerekiyor. Hayat böyle geçmez. Toplum içerisinde dile getiren dozunda kıskançlık, seven insan kıskanır sözlerinin her zaman masumiyet ve sevgiyi ifade etmeyeceğini vurgulamak istiyorum.” Dedi.
Sonuç olarak, kıskançlığın olumlu ve olumsuz yönlerini birbirinden ayırt etmek önemlidir. Bazı kıskançlık belirtileri vardır ki görünüşte dinî-ahlâkî endişe ve hassasiyetin dışa vurumu gibi olsa da çok defa şahsî zaaf ve bencilce dürtülerden kaynaklanır. Gerek Resûl-i Ekrem’in hadislerinde gerekse Müslüman âlimlerin açıklamalarında kıskançlık duyguları arasındaki bu ayırıma dikkat çekildiği görülmektedir. Nitekim bir hadiste Allah’ın sevdiği ve sevmediği kıskançlık çeşitlerinin bulunduğu belirtilerek birincisinin haklı bir şüpheye dayanan kıskanma, ikincisinin ortada şüphelenecek bir durum yokken ortaya konan kıskançlık olduğu ifade edilmiştir