Kalıcı Öğrenme ve Yapılması Gerekenler

30 okunma Ocak 2020

Kalıcı öğrenme bir beyin faaliyetidir ve insanın beyninde sinir bağlantısı oluşturmak demektir. Bir kişi konuşurken karşı taraf onu dinler, söylediklerine inanır ve kabul ederse o anda beyninde bir Network sinir hücreleri arasında bir bağlantı oluşur ve öğrenme gerçekleşir. Ancak bunu anlık belleğe yazmak yeterli değildir. Kuma bir yazıyı yazarsanız bir süre sonra yazı uçup gider ama bir taşa, kayalara yazdıysanız bu kalıcı olur. Zira 5000 yıl önce yazılan yazılar bugün hala okunabilmektedir.

Anne babalar da çocuklarına taşa yazar gibi bilgileri beyne yazma metotlarını geliştirmelidir. Son yıllarda kalıcı öğrenmeyi sağlamak için sadece konuyu anlatmak yerine işin içine çocuğun duygularını da katmak gerektiği ortaya çıkmıştır. Çünkü öğrenmenin % 20 oranda zihinsel, %80 oranında ise duygusal olduğu saptanmış. Dolayısıyla duygusal zeka kavramı önem kazandı. Bu ne demek? öğrenme bozukluğu yaşayan ailelere ders çalışma ortamında sadece disiplini değil hem eğlenceli hemde disiplinli hale getirmeleri önerilmektedir. İlkokul çağındaki çocuk için oyun çok önemlidir ama oyun haline getirilmiş bilgi çocukta kalıcı hale gelir. Ayrıca, korku duygusunu harekete geçirmek yerine merak ve hayret duygusunu harekete geçirmek çocukların öğrenmesini de, öğrendiklerini de kalıcı hale getirilmesini sağlamaktadır.

Freud çocuğun ruh sağlığını “Sevmek ve oynamak” olarak tanımlar. Oyun, çocuğun en önemli ve en ciddi işidir. Zira oyun içinde öğrenilenler sürekli tekrar edilir. Tekrarla öğrenme esnasında beyindeki sinir hücrelerinin arasında bir bağlantı oluştuğunu görmekteyiz. Böylece bu bağlantıyı sağlayan nöro kimyasallar, ilgi duymayan bir konu öğrenilirken damla damla; sevilen ilgi duyulan bir konu işlenirken sel gibi akar. Bu kimyasalları harekete geçirmek için de çocukta merak ve ilgi duygusunu harekete geçirmek gerek. Çocukta merak ve ilgi duygusunu uyandırmak için de çocuğun beyninin duygu ile ilgili alanlarını işin içine katmak gerekir. Eskiden tekil bir kavram olarak düşünülen zekânın aslında çok boyutlu olduğunun ortaya çıkması ile farklı zeka alanları tespit edildi. Bunlardan bir tanesi mesela müzik zekasıdır. Müzik zekası gelişkin çocukların illaki müzikle ilgilenmeleri gerekmez ama çocuk bir şey öğrenirken müzikten faydalanmak mümkündür. Müzik zekası gelişmiş çocuklar sürekli mırıldanır, şarkı söyler, ritim tutarlar. Böyle bir çocuğa ders çalıştırırken ritmik unsurlar kullanılırsa çocuk daha kolay öğrenir ve öğrenme kalıcı olur. Sözel zekası üstün çocuğun duygularını ve düşüncelerini ifade etme yeteneği vardır. Sözel zekası olan çocuklar anlatmaya yatkındırlar ve onları bol bol konuşturmak gerek. Görsel zekâsı gelişkin olan çocuklar görsel unsurları kullanarak şekille öğrenirler.

Bedensel zekası gelişkin olan çocuklar kıpır kıpırdırlar. Hareketsiz kalmak zorunda bırakılırlarsa öğrenemezler. İçsel zekası yüksek olan çocuklarsa düşünmeye, felsefeye meyilli olurlar. Kendi kendilerine okuyarak daha rahat öğrenirler çocukların başladığı işi bitirme sorumluluğunu kazanması gerekir. Ayrıca çocuklar başladığı işi bitirmenin, başarılı olmanın tadını almalıdır. Annenin gülümsemesi, çabasını övmesi bile çocuk için büyük ödüldür.

Bazı çocuklarda kasıtlı bir boş vermişlik vardır, çocuğun bu şekilde davranışının ardında yatan nedeni bulmak gerekir. Örneğin çocuğu sınıfın en başarılısı olmalı diye şartlandırdığımızda çocuk başaramadığını anladığı zaman yenilgiyi kabul etme psikolojisi içinde her şeyi bırakır. Onun için çocuğa başarabileceği hedefler koyulmalı ve başarının tadını aldıkça bir üste geçmesi sağlanmalıdır. Kişiliğine değil davranış ve çabalarına gündelik övgü ile büyüyen çocuk için en büyük ceza övgü kaybetmektir.

Önemli bir konuda ödevlerdir. Ödev çocuk için bir korku nesnesi haline geldiyse çocuk ödevden de okuldan da soğur. Okul günleri aklına geldikçe bile irkilir. Bu korkuyla yapılan ödevler de kalıcı olmaz zaten. Verilen ödevler bütünleştirici, konunun anlamına yardımcı, çocuğu sıkmadan merak uyandıracak mahiyette az ama öz olursa faydalı olur.

Başarılı bir öğretmene başarısının sebebi sorulunca “Öğrencinin başarılı olabilmesi için dersi sevmesi, dersi sevebilmesi için öğretmeni sevmesi, öğretmeni sevebilmesi için de öğretmenin öğrenciyi sevmesi gerekir” demiş. Gerçekten de sevginin çocukları etkileyici bir gücü vardır ki her şeyde böyledir. Zira öğretmen, öğrenciye sevgiyle yaklaştığı zaman çocuğun beyni öğrenme ile ilgili bir mutluluk kimyasalı salgılar ve öğrenme kalıcı hale gelir.

Ailelerin yaptıkları hatalardan biri de çocuk okuldan gelir gelmez onu dersinin başına oturmaya zorlamaktır. Çocuk hiç dinlenmeden ödeve başlatılırsa oyundan da tat alamaz ve ödevden soğur. Sürekli ders çalışmasını hatırlatan bir anne varsa çocuk onu gördüğü zaman başka bir şey hatırlamaz anne ile çocuğun ilişkisi bozulursa düzeltmek zor olur. Oysa dersteki zayıflık bir şekilde telafi edilebilir.

Ancak önemli olan çocuk ders çalışırken ödevin konusunun yanı sıra hayatı, ders çalışma metodunu, disiplinli olmayı, zorluklara dayanmayı da öğrenmelidir. Çocuğa güven duygusunun eşlik ettiği bir sorumluluk duygusu kazandırmak gerekir. Aksi halde sadece itaati öğrenir. Halbuki çocuk bireysel üreticilik, sorun çözme, insanlarla iletişim kurabilme becerileri kazanmalıdır. Böylece özgür düşünen, farklı olabilen, sorgulayan, yeteneklerini geliştirebilen çocukların yetiştiği bir toplum gelişebilir. O nedenle ödev salt bir bilgi yığını değil hayat becerisi öğretebilmelidir. Ancak hem öğretmen hem de aile hep olumsuza çocuğun hatalarına kusurlarına odaklanırsa çocuğun kendine güveni zayıflar ve çalışma şevki kırılır. Veli karnede yedi tane iyi notu görmez ama bir tane zayıf nota odaklanırsa çocuğun kalbi kırılır.

Okulların ve dershanelerin farkında olmadığı bir durumda okuma bozukluğu ve hesaplama bozuklukları öğrenme güçlüğünden gelebilir. Nedense hızlı okuma kurslarına önem verilmiyor. Meslek liselerin çoğunda 12. sınıfa gelmiş birçok öğrencinin çarpım tablosunu bilmediği görülmektedir. Bu yüzden öğrenci istediği kadar dershaneye gitsin oran orantı ve havuz problemlerini yapamıyor. Öğrenme bozukluğu çoğu zaman da fizyolojik bir olaydır. Normalde sol beyin sağ beyine göre biraz daha büyüktür ve öğrenme güçlüğü çeken çocuklarda ise sağ beynin ve sol beynin eşit olduğu hatta sağ beynin daha büyük olduğu tespit edilmiştir. Çocuklar sorunları söz diliyle anlatamazlarsa davranış diliyle anlatırlar. Bu davranışlardan biri de okul başarısızlığı ve tembelliktir. Öğrenme güçlükleri genellikle çocuğun okula başlaması ile birlikte fark edilir. Okul başarısı için gerekli olan becerilerde (okuma-yazma, dikkat konsantrasyon, matematik) zorlanan bu çocuklar normal veya normalin üstünde zeka potansiyeline sahip olmalarına rağmen ders başarısında yaşıtlarının gerisinde kalmaktadırlar.

Öğrenme güçlüklerinin tanımlanmasındaki en önemli etkenlerden biri yaşanılan sorunun zekadan (zeka seviyesindeki sorundan kaynaklanmaması) ve öğrenmeyi olumsuz etkileyecek fiziksel (görme, işitme vb) ya da sosyal etkenlerden (ekonomik ya da kültürel etkenler ile eğitimin tam olarak verilemediği durumlar gibi) bağımsız olarak ortaya çıkmasıdır. Öğrenme güçlüğü geçici değildir, etkileri hayat boyu devam eder. Erken ve uygun şekilde müdahale edilmediğinde bireyin öncelikle akademik hayatını daha sonrasında ise duygusal ve sosyal gelişimi ile birlikte hayat kalitesini olumsuz olarak etkileyebilmektedir. Bu durumda olan çocuklar mutlaka profesyonel bir yardım almalıdır ki bu konuda tedavi ve terapilerde vardır.

Ailelere Öneriler: Zorlandığı ve yapamadığı becerileri zaten fark edeceksiniz, bunların yanı sıra çocuğunuzun güçlü yanları, olumlu özelliklerini destekleyin. Başarılı olduğu, becerilerini gösterebileceği bir alan keşfetmesine ve başarıyı yaşamasına yardımcı olun.

Öğrenmesini destekleyecek farklı yöntemler deneyin. Öğrenmenin tek bir yolu yoktur, farklı öğrenme yöntemlerini kullanarak (görsel, işitsel, yaparak) çocuğunuzun öğrenmeden keyif almasını sağlayabilirsiniz. Örneğin para kavramını öğretmek için birlikte alışveriş yapmak, masa başında çalışmaktan daha etkili olabilir. Sevginizi ve desteğinizi koşulsuz olarak verin. Sadece başarılı olduğunda, sınavdan iyi not aldığında değil her zaman onu sevdiğinizi bilmesini sağlayın.

Yaşadığı zorluklar hakkında onunla konuşun. Ona zor gelenleri ve bunlarla baş etmek için neler yapabileceğinizi birlikte tartışın. Kimse çocuğunuzu kendisinden iyi tanıyamaz.

Günlük hayatının planlı ve düzenli olmasına dikkat edin. Odasının, masasının ders çalışmak için uygun (yeterince ışık alan, sessiz bir ortamda, dikkat dağıtacak uyaranlardan uzak) halde olmasına özen gösterin.

KAYNAK: Güzel insan modeli - Nevzat Tarhan