Arapça "Semaha" kökünden gelen müsamaha, affetmek ve bağışlamak anlamına gelir. Türkçemizdeki karşılığı hoşgörü olan bu kelime, batı dillerinde ise tolerans olarak kullanılır. Müsamaha bir terim olarak, olgun ve iyi niyet sahibi kimselerin çevresinde bulunan herkese ayırım yapmadan uyguladıkları anlayışlı ve yumuşak davranıştır. Bunun ancak üstün bir ahlaka sahip kimselere ait yüce bir fazilet olduğu bir gerçektir. Hoşgörülü davranışın aşırısı olduğu gibi, yokluğu da zararlı sonuçlar doğurmaktadır.
Diyalog ve hoşgörüyü geliştiremeyen etkenlerden biri de duygusal sağırlık ve körlüktür. Bu hastalıkta karşı tarafın duygularını işitememe, karşı tarafla ilgili ipuçları okuyamama söz konusudur. Eğer toplumda hoşgörüsüzlük varsa bu, diyalog kurma ile ilgili bir sorun olduğu anlamına gelir. Sorunun neden kaynaklandığı tespit edildikten sonra her iki tarafın atacağı adımlara göre bir yöntem belirlenir. Soğuk savaş döneminde ülkeler arasındaki ekonomik ve ideolojik baskılar ön planda idi. Bu sebepten dolayı diyalog kanalların da ideoloji ve ekonomi oldu. Fakat soğuk savaş döneminden sonra kültürler yeni diyalog kanalları haline geldi. Dünyadaki toplumsal afazilerin oluşmasının sebebi hala diyalog kanalı olarak ekonomi ve ideoloji de ısrar edilmesidir. Kültürlerarası diyalogu daha fazla geliştirmek gerekir. Kültürler arası diyalog modern insanın hatalarını da ortaya koymuştur. Modern toplumlarda insana, ahlak ve digergamlık öğretilmezse, insanlığın sonunun geleceği iddia edilmektedir. Zengin toplumların ve insanların diğergam empatik olmaları insanlığın geleceğini etkileyecek öneme sahiptir. (Diğergâm olma durumu, hiçbir çıkar düşüncesine dayanmadan başkalarını düşünme, başkalarının menfaatlerini kendi menfaatinden üstün tutma)
Test sistemindeki yanlışlama yöntemi olumsuz diyalogun temelini oluşturur. Olumsuz diyalog, yanlışları eleyerek doğruyu bulmaktır. Sırayla yanlışlar düzeltilerek yanlışlar üzerinden İlerleyen bir yöntemdir. Olumsuz diyalog, yanlışları düzeltip, karşı tarafı ikna ederek ilerleyen ve karşı tarafa psikolojik olarak kendini kötü hissettiren bir yoldur. Aynı zamanda zaman ve enerji kaybına da sebep olur. Sonuçta diyaloga zarar verir. Olumsuzlukları düzelterek yapılan diyalog hakikati ortaya çıkarır fakat hoşgörüye, iletişime, empatiye zarar verir. İnsanı devamlı gerilim halinde tutar ve kusurla uğraşıldığı için çatışmaya sebep olabilir. Hakikatin tartışılarak ortaya çıkmasında karşı taraf egosu incindiği için kendini kötü hisseder. Diğer tarafta egosunu rahatlatır ama gerçeği karşı tarafa transfer edemez. Karşı tarafın zayıf tarafını arayarak, onu kişilik ve güç çatışmasına iter.
Ayrıca benmerkezcilik, önyargıları pekiştirir. Kişiyi, mantıklı düşünce yerine baskıcılığa, otoriter uygulamalara yöneltir ve sorunlara otoriter uygulamalarla çözüm bulmaya çalışır. Hâlbuki yapılması gereken, sorunları mantıklı düşünceler yardımıyla çözmektir. Önyargılar, mantıklı düşünmeyi engeller. Önyargıları yok etmek için ise hoşgörüye ihtiyaç vardır. Önyargılı kişi eleştirildiği zaman, eleştiren kimseye “Bu benim düşmanım” diye yaklaşırken, hoşgörülü kimse “Belki onun da bir bildiği vardır” diye düşünür. Toplumsal iletişim için hoşgörü önemlidir; hoşgörü insanların birbirlerini doğru anlamalarını sağlar
Olumlu diyalog; olumluları kanıtlayarak İlerleyen bir yöntemdir. Doğrulama yöntemi de diyebileceğimiz olumlu diyalogda doğruyu bilen kişi direkt doğrularla hareket eder. Mevlana'nın kullandığı yöntemdir. Olumlu diyalog paradigmasında güzel görmek, güzel düşünmek, hayattan lezzet almak yöntemi vardır. Olumlu diyalogda Mevlana'nın pergel yöntemi kullanılır. Bu yöntemde insanın bir ayağı insan hakları gibi temel değerler üzerinde sabit kalır, diğer ayağı da serbestçe her tarafta dolaşabilir. Pergel paradigması, temel ihtiyaçlardan vazgeçmeden her diyaloga ve açılıma hazır olmak anlamına gelir.
Olumlu diyalogda tartışma olmadığı için karşı tarafın kendini kötü hissetmesi söz konusu olmaz. Gerçekler, karşı tarafın kişiliği ezilmeden ortaya çıkarılır ve böylece iki tarafta kazanmış olur. Biri haklı çıkarken, diğeri de bilmediği bir gerçeği öğrenir ve sonuçta gerçek kazanır.
Tartışmalarda amaç gerçeği ortaya çıkarmak ise sonuçlar güzel ve faydalı olur. Savaşın istisna, barış ve hoşgörünün esas olduğu unutulmadan hareket edilmelidir. Kişi tartışmaya, kafasında yumuşak, barışçıl, sulha dayalı önceliklerle başlarsa, son sınırda ses tonu yükseltme, kavga gibi istisnai durumlar olsa dahi, tartışma uzlaşma ile sonuçlanır. Kur'an-ı Kerim'de Allah Hz Musa ya firavunu imana davet ederken yumuşak davranmasını tavsiye eder. Yine Allah Hz Peygamber'e Uhud Savaşı'ndan katı yürekli olmadığı, bağışlayıcı ve affedici olduğu için çevresindeki insanların dağılıp gitmediğini söyler.
Diyalog ve hoşgörü için metotta çok önemlidir. Bir hekim hastaya değil, hastalığa düşman olur ve o hastalığı yok etmeye çalışır. İnsanın da karşı tarafın kişiliğine değil, onun kötü alışkanlıklarına düşman olması gerekir. Kişiliğe düşman olunduğunda diyalog kurulamaz. Taraftar ancak kişiliklerinin benimsendiğini hissederlerse sağlıklı diyalog kurulur. Kişiye kendisinin iyi bir insan olduğu, fakat bazı konuların tartışılması gerektiği söylenirse uyumlu bir diyalog kurulabilir.
Şirket yöntemlerinde de bu metot çok önemlidir. Buyurgan ve otoriter bir tarzda yaklaşıldığında karşı taraf şirket yönetimin de yardımda bulunmaz ve işbirliğine açık olmaz. İşbirliğine açık olabilmeleri için onlara "Bu şirketi birlikte yöneteceğiz, ortak faydamız var "şeklinde yaklaşıldığında sonuç alınır. Yapılan araştırmalara göre şirket yönetiminde kurumsal sadakat oluşumunda birinci sırada insanların işyerlerini sevmeleri gelir. İkinci sırada geleceğini güvende hissetme, üçüncü sırada ise aldıkları ücret yer almaktadır. Kişinin geleceğini güvende hissetmesi ve iş yerini sevmesi için kendisine değer verildiğini, fikirlerine saygı duyduğunu hissetmesi gerekir.
Diyalog ve hoşgörünün sonucunda katılımcılık ortaya çıkar. Katılımcılık, çoğulculuğun sonucudur. Katılımcılığın sonucunda da verim artar. Mesela iki kişilik bir evde insan kendini ailenin ortağı gibi hissederse artık olayları iki göze değil, dört gözle görür, dört kulakla işitir. Diğerinin adına üzülür, onun adına endişe eder, onun hakkını da savunur. Pozitif diyalog ve katılım olduğu zaman 2 kişi 11 kişi gibi olur. Aynı durum toplumda da olursa senkronizasyon meydana gelir. Toplumda uyum oluşur, üretkenlik ve verimi artar. Evrende bütün örneklerini görebiliriz. Mesela bir lamba küçük bir alanı aydınlatır, çünkü fotonlar ışık kaynağından dağınık olarak yayılır. Fakat ışık lazer haline geldiğinde fotonların hepsi aynı yönde, aynı hedefe, benzer hareketle giderse ışık 1 kilometre uzağa kadar ulaşabilir. Aynı amaç benzer hareket senkronizasyonuna da sebep olur. Böylece üretkenlik ve verim artar.
Diyalogun olması için insanların da başkalarının ihtiyaçlarına açık olması gerekir. Zihnin tanıdık olmayan düşüncelere açık olması gerekir. Çözümlenmemiş farklılıklara saygı duyulmalı, reddedilmemelidir. Başkalarının ihtiyaçlarına karşı hassas olan, başkaları hakkında kaygı hisseden tanıdık olmayan düşüncelere karşı zihni ve duyguları açık tutan bir hayat felsefesi geliştirmesi gerekir. Zira “İnsanları geçimsiz yapan sevgisizliktir. Birbirine düşman eden iletişimsizliktir. Güzellikten yana ne varsa yok eden ilgisizliktir” diyor. Konfüçyus
“Hoşgörülü kişi farklılıklardan değil, benzerliklerden hareketle karşısındakiyle ilişki kurmaya çalışır. Fakat hoşgörüsü zayıf insan benzerlikleri değil, farklılıkları görerek hareket eder. Mesela hoşgörüsüz kişi, 10 tane iyi davranışı değil, bir tane yanlış davranışı görür. Bunlar narsistik özellikteki kişilerdir. Kendi egolarını yüceltirler, diğer kişilerin egolarını değersizleştirirler. Özellikle karnede 7 dersi iyi ama bir dersi kötü olan öğrenciye yakınlarının ders zayıfını eleştirmesi ve üzerine gitmeleri çok görülmektedir.
Hoşgörüsüz insanların mükemmeliyetçilik özelliği de vardır. Alçakgönüllü gibi gözüküp karşıdaki kişiden mükemmellik beklerler. Bu da gizli kibirden kaynaklanır ve evlilikteki en büyük problemlerdendir. Karı-koca birbirini düzeltmeye ve kendine benzetmeye çalışırsa karşı taraf kendini kötü hisseder ve çatışma çıkar. Hâlbuki herkes kendini düzeltmeye ve geliştirmeye çalışır; farklı yönleriyle değil, benzer yönleriyle diyalog kurarsa, biz bilinci oluşur. Evlilikte diyalog oluşması için pozitif hoşgörünün ön plana çıkması gerekir. Karşı tarafın benzerliklerinden hareketle onu anlamaya çalışmak burada kullanılacak etkili yöntemdir.”
Kur'ân-ı Kerim'deki konuyla ilgili âyetlerden bir kaçına göz atalım: "O takva sahipleri ki, bollukta da, darlıkta da Allah için harcarlar; öfkelerini yutarlar ve insanları affederler. Allah da güzel davranışta bulunanları sever." (Ali İmran-134)
"Ey iman edenler! Eşlerinizden ve çocuklarınızdan size düşman olanlar vardır. Onlardan sakının. Ama affeder, kusurlarını başlarına kakmaz, hoş görür ve bağışlarsanız, bilin ki, Allah çok bağışlayan, çok esirgeyendir"(Tekabun-14)
Ayın sözü: İnsanlar genellikle birbirlerinden nefret ederler çünkü birbirlerinden korkarlar; birbirlerinden korkarlar çünkü birbirlerini tanımazlar; birbirlerini tanımazlar çünkü iletişim kurmazlar; iletişim kurmazlar çünkü sınıflara ayrılmışlardır. Martin Luther King